General Fisheries Commission for the Mediterranean - GFCM

Dünya Çevre Günü 2022: Yabancı türler için bir sıcak nokta olan Doğu Akdeniz'e bakış

AR EN

Akdeniz'in doğusu yabancı türlerle, yani yolculuk yapmış, genellikle uzun mesafeler kat etmiş ve yeni sulara yerleşmiş türlerle dolu. Bu türler arasında balıklar, deniz anaları, deniz salyangozları, karidesler, deniz kestaneleri ve daha birçok tür bulunuyor. 

Bu bilgiye sahibiz çünkü Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) bağlı Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu’nun (GFCM) 2021 tarihli bir raporuna göre, Akdeniz ve Karadeniz'de tespit edilen 900'den fazla yabancı türün yaklaşık 700'ü Doğu Akdeniz'de bulunuyor. Bu da bu alt bölgeyi yabancı türler bakımından bir sıcak nokta haline getiriyor.  

Lübnan’da bir pazar. © GFCM/Claudia Amico

Rapor, 900'den fazla türün yarısından çoğunun artık kalıcı olarak yerleştiği ve yayıldığı konusunda uyarıyor. 

GFCM Balıkçılık Uzmanı Stefano Lelli şöyle diyor: “İklim değişikliği ve insan faaliyetleri Akdeniz ve Karadeniz üzerinde derin bir etki yarattı. Özellikle Akdeniz'in doğusunda, deniz ekosistemlerinin hızlı ve aşırı bir şekilde değiştiğine tanık olduk ve bu durum yerel toplulukların geçim kaynaklarını önemli biçimde etkiledi. Önümüzdeki yıllarda yabancı türlerin sayısının artmasını bekliyoruz. Ancak bilim adamları ve balıkçılık alanında çalışanlar, bu olguyu daha iyi anlıyor ve ülkelerin azaltma ve yönetim önlemlerini hızlandırmalarına destek oluyor.” 

Asker balığı, Doğu Akdeniz'deki yaklaşık 700 yabancı türden sadece biri. ©GFCM/Stefano Lelli

Peki bu türler Doğu Akdeniz'e nasıl geldiler? Cevap, birkaç yolla. Denizcilik faaliyetleri yoluyla, Cebelitarık Boğazı gibi açık sınırlardan, veya eskisinden de geniş ve derin hale getirilen ve Kızıldeniz'den birçok türün geçiş yaptığı Süveyş Kanalı üzerinden. Pasifik istiridyesi gibi bazı ticari türler bölgeye bilerek getirilmiş, bazılarıysa bilmeyerek.

 

Bu türler bir kez yerleştikten sonra yeni yuvalarını yeniden şekillendirebilirler. Yerli türler ve ekosistemler için, balıkçılık ve turizm için, ya da insan sağlığı için bir tehdit oluşturabilirler. Ancak, aynı zamanda bir fırsat da sunabilirler. Bu konuya birazdan değineceğiz.

 

Akdeniz'in doğusunda ve tüm bölgede yabancı türlerin istilası yeni bir olgu değil. İlk kayıtlar 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. 1960'ların başında ise bazı Lesepsiyen türler (Kızıldeniz'den Süveyş Kanalı yoluyla Doğu Akdeniz'e göç eden türler) Doğu Akdeniz sularında yaygın hale gelmiş.

 

Yeni olan, son yıllarda bu sürecin hızlanmış olması. Bunun nedeni iklim değişikliği ve diğer insan kaynaklı etkenlerin Doğu Akdeniz’i yerli türlerin zorlanmasına neden olacak şekilde yabancı türler için daha elverişli bir ortam haline getirmesi.

 

Bunun sonucunda, Doğu Akdeniz'deki ülkeler (Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, Lübnan, İsrail, Suriye ve Türkiye) tüm bu türlerin haritalanması, izlenmesi ve yönetilmesi gibi karmaşık bir görevle karşı karşıya bulunuyor.

 

GFCM'nin bu görevde ülkeleri desteklemek için attığı adımlardan bazıları; ilgili herkesin bir araya gelerek bu konuyu tartışması için fırsatlar yaratmak, artış gösteren bir yabancı tür olan mavi yengeç üzerine bir araştırma programı yürütmek ve Akdeniz ve Karadeniz'de yabancı türler çalışmasını yayınlamak.

 

Külah balığı. ©GFCM/Stefano Lelli

 

Yayınlanan bu çalışma, Akdeniz ve Karadeniz'deki yabancı türlere ilişkin kapsamlı veri setleri sunuyor. 

 

Peki yabancı türler Doğu Akdeniz'de insanların yaşamını ve çevreyi nasıl etkiliyor? 

 

Uzun dikenli deniz kestanesi. © IUCN ROWA /Ziad Samaha

 

Eski düşman yeni dost 

 

Örneğin Türkiye'nin güneybatısındaki balıkçılar, sayıları giderek artan istilacı türlerden özellikle etkileniyor. Bazı bölgelerde bu türler artık avlarının yüzde 80'ini oluşturuyor. 

 

Buna karşılık, Gökova Körfezi'nden Kaş'a kadar 600 km'lik kıyı şeridi boyunca yüzlerce balıkçı başlıca yabancı türler için yeni bir pazar yaratarak bu tehdidi ticari bir fırsata dönüştürmek için çalışıyor. Bu durum hem geçim kaynağı sağladığı balıkçılar için, hem de yabancı türler değerli ekosistemlerden uzaklaştırıldığından dolayı çevre için bir kazan-kazan durumu.  

 

Aslan balığı, sokar, deniz kestanesi, kılkuyruk mercan ve asker balığı gibi yabancı türlerin hepsi potansiyel pazarlara sahip ve bunlardan Türkiye'de çok sayıda avlamak mümkün.  

 

Aslan balığı. ©IUCN ROWA /Ziad Samaha

 

Mavi yengeç de Doğu Akdeniz sularında yaygınlaşmış bir tür ve Türkiye'de önemli bir pazar değerine sahip. 

 

Doğu Akdeniz'de birkaç yabancı tür ekonomik değer kazanmış durumda. Bunlar arasında lokum balığı, barbun, uskumru, sardalya, kuruma ve yeşil kaplan karidesleri, mantis karidesi, yüzücü yengeç ve Japon akivadesi bulunuyor. 

 

Mavi yengeç. ©GFCM/Claudia Amico

 

Lübnan'daki Balamand Üniversitesi Çevre Enstitüsü Direktörü ve aynı zamanda balon balığı üzerine bir FAO raporunun yazarı olan Doçent Manal Nader’e göre "Lübnan kıyıları, kirlilik ve iklim değişikliği gibi yoğun antropolojik baskılardan muzdarip ve bu durum yerel deniz kaynaklarının tükenmesine neden oldu. Tükenen yerli kaynaklar aynı zamanda yabancı türlerin yerleşmesini de kolaylaştırıyor."

 

Nader şöyle ekliyor: "Yerli olmayan türler hem bir bela hem de bir nimet olabilir. Ancak 'nimet' boyutunun 'bela' boyutunun önüne geçtiğinden emin olmalıyız. Bir yandan balıkçılarımızı yabancı türleri avlamaları için eğiterek, bir yandan da tüketicilerimizi bu yeni türleri kabul etmeye, yemek sektörümüzü ise bunları tanıtmaya ikna ederek bu durumu bir nimete çevirebiliriz. Bu sayede, yerli olmayan türlerin daha iyi yönetilmesine, sayılarının ve etkilerinin azaltılmasına ve mavi ekonominin daha dirençli hale getirilmesine yönelik önemli yol kat edilmiş olur. Sokar, çizgili barbun ve aslan balığı, istilacı yabancı türlerin Lübnan'da nasıl bir gelir kaynağı haline gelebileceğinin sadece birkaç örneği."

 

Zehirli türler

 

Balıkçılar birçok yabancı türü avlarken, diğer birçok türle ise ilgilenmiyor. Bunun nedeni ya bu türlerin değerinin olmaması ya da balon balığı, aslan balığı, çizgili kedi balığı ve çeşitli deniz anası türlerinde olduğu gibi zehirli ve dolayısıyla insanlar için tehlikeli olmaları.

 

Küresel ısınma ve ekosistem bozulmalarına bağlı çeşitli faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle, yerli deniz anası popülasyonlarında yaşanan patlamalar arttı. Buna ek olarak, göçmen deniz anası ve ters düz deniz anası gibi Hint-Pasifik kökenli yeni türler de Doğu Akdeniz'e yerleşti ve balık ağlarına takılarak veya sahillerde karaya vurup ziyaretçileri korkutarak, yaşanan yerel ekonomik zorlukları artırıyor.

 

Benekli balon balığı - son derece zehirli bir tür. © IUCN ROWA /Ziad Samahaa 

 

Altı zehirli yabancı balık türü şu anda Doğu Akdeniz ülkelerinin çoğunda bulunuyor ve yakın gelecekte de bölge geneline yayılacakları tahmin ediliyor.

 

Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve Türkiye gibi bazı ülkeler, zehirli türlerin tehdidine karşı halkı eğitmek ve uyarmak için farkındalık kampanyaları yürütüyor.

 

Zehirli olsun ya da olmasın, yabancı türler balıkçılık malzemelerine ve avlara zarar vererek balıkçıları da etkiliyor.

 

Yerel türler üzerindeki etki

 

Raporlar, bazı yeni yabancı türlerin ortaya çıkışını, bazı yerel türlerin azalması ile ilişkilendiriyor. Örneğin, Türkiye kıyılarının bazı bölgelerinde, yabancı otçul sokarların otlaması sonucunda, gelişmiş yerli alg alanlarının "çorak alanlara" dönüştüğü ve eş zamanlı olarak biyolojik çeşitlilikte dramatik bir düşüşe ve habitatın değişmesine neden olduğu biliniyor.

 

Genel olarak yabancı türler alan, gıda ve diğer kaynaklar için yerli türlerle rekabet eder ve birçok yerel türün popülasyonlarının azalmasına veya yer değiştirmesine yol açabilir. Örneğin, Doğu Akdeniz'de Lesepsiyen paşa barbunyasındaki artış, daha sığ sulardaki yerli barbunyanın azalmasıyla bağlantılıdır; yerli deniz ciğeri deniz anasının yerini ise yabancı bir tür olan göçmen deniz anası almıştır.

 

İzlenecek yol

 

Lübnan'da görülen bu sokarlar yabancı türlerden. ©GFCM/Stefano Lelli.

 

Yabancı türleri avlamak ve yeni pazarlar yaratmak dışında, bu türlerin olumsuz etkilerini azaltmak için neler yapılabilir?

 

GFCM raporu ve Doğu Akdeniz'deki ülkelerle GFCM öncülüğünde devam eden görüşmeler çeşitli önlemlere işaret ediyor. Bunlardan bazıları: yerli türleri güvende tutmak için deniz koruma alanları oluşturmak; zararlı türler konusunda farkındalığı artırmak; deniz biyoçeşitliliğini izlemek ve korumak için bölgesel işbirliğini ve yasal önlemleri güçlendirmek; yabancı türlerin oluşturduğu risklere ilişkin değerlendirmeleri geliştirmek; ticareti yapılan yabancı türler için izleme programları oluşturmak, ve paydaşların katılımını artırmak.

 

GFCM Balıkçılık Sorumlusu Elisabetta Morello şöyle söylüyor: "GFCM, Doğu Akdeniz'deki yabancı türlere ilişkin anlayışı derinleştirmek için ülkeler ve paydaşlarla yakın bir şekilde çalışıyor. Bu süreçten elde edilen sonuçlar ve çıkarılan dersler daha sonra Akdeniz ve Karadeniz genelinde yabancı türler hakkında bilgi birikimi oluşturmak ve böylece bu türlerin etkili bir şekilde yönetilebilmesi için kullanılabilir."

 

Dikenli çütre. © IUCN ROWA/Ziad Samah

GFCM'nin Akdeniz ve Karadeniz'de yabancı türler çalışmasının yazarı, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi'nde profesör ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Bayram Öztürk ise şunları söylüyor: "Akdeniz ve Karadeniz'de yabancı türlerle mücadele etmek için uluslararası ve bölgesel iş birliğinin yanı sıra ortak bir tutuma da ihtiyaç var. Yabancı türlerin etkilerinin elbette bölgedeki tüm ülkeler tarafından izlenmesi gerekiyor."